ALLAH (c.c) NE DERSE O OLUR
SELEMUN ALEYKUM  
  Ana Sayfa
  İletişim
  Ziyaretşi defteri
  Dini konular
  Resimler
  Sözler
  Linkler
  Esmaul hüsna
  Dini resimler
  Ayetler
  Sait-i nursi
  İslami chat
  Hz. Mariye
  Salavat
Hz. Mariye
Peygamber efendimizin cariyesi iken îmân eden kadın Sahâbî. Mâriye (r.anha), Mısır İskenderiye’nin hükümdarı Mukavkıs’tan hediye olarak gönderildiği için, nesebi (silsilesi) ve doğum târihi kesin olarak bilinmemektedir. Hz. Ömer’in halifeliğinin son yıllarında 16 (m. 629) Medine’de vefât etti. Bakî’ Kabristanlığına defn edildi. Peygamberimiz (s.a.v.) Mekke’deki Kureyş müşrikleriyle Hudeybiye’de on yıl çarpışmamak üzere barış anlaşması imzaladı. Bundan sonra en yakından en uzağa kadar olan komşu hükümdar ve kabile başkanlarına; İslâmiyeti duyurmak ve tebliğ etmek üzere elçilerle mektûblar gönderdi. Bu mektûb ve elçilerden birisi de Mısır Mukavkıs’ı ismi ile adlandırılan Bizans’ın İskenderiye valisine yazılmıştı. Elçi olarak da Sahâbîden Hâtıb bin Ebî Beltea (r.a.) gönderilmişti. Peygamber efendimiz, İslâmiyete davet etmek için hükümdarlara ve valilere mektûblar yazıp hazırladı. Daha sonra Eshâb-ı kirâmı (r.anhüm) toplayarak: “Ey müslümanlar! Ey bütün ecr ve sevabların karşılığını ALLAHü teâlâdan bekliyenler; Şu mektubu sevabı ALLAHü teâlâdan ödenmek üzere; Mısır Mukavkısı, İskenderiye valisine hanginiz götürür?” diye Sahâbîlere sorunca; Orada bulunan Hatîb bin Ebî Beltea; imânının verdiği heyacanla hemen ayağa kalktı ve Peygamberimize (s.a.v.) “Ben götürürüm!” dedi. Peygamber efendimiz Hatîb bin Ebî Beltea’nın (r.a.) bu davranış ve cevabına çok sevinerek! “Ey Hatîb! Senin kabul ettiğin bu vazifeni, ALLAHü teâlâ, hakkında hayırlı ve mübârek kılsın” diyerek duâ buyurdu. Hatîb bin Beltea (r.a.) bu duâyı aldıktan sonra mektubu Peygamberimizden (s.a.v.) aldı. Veda ederek evine gitti. Ailesi ile de vedalaşarak yola çıktı, önce Mısır’a uğradı. Orada Mukavkıs’ı bulamayınca, İskenderiye’ye geçti. Peygamberimiz’in, (s.a.v.) mektubunu buradaki sarayda bulunan Mukavkıs’a takdim etti. Mukavkıs, Peygamberimizin (s.a.v.) mektubunu saygı ile açtırdı ve okuttu. Mektupda şöyle buyuruyordu: Bismillahirrahmanirrahîm. ALLAHü teâlânın kulu ve Resûlü Muhammed’den (s.a.v.) Mısır ve İskenderiye Meliki Mukavkıs’a! Hidayete kavuşan ve huzuru, doğru yolu görüp tutanlara selâm olsun! Şimdi ben, seni yüce İslâm Dînine, müslüman olmaya davet ediyorum! Müslüman ol, kurtuluşu bul da ALLAHü teâlâ, sana ahirette sevab ve mükafatını iki kat versin! Şayet, sen bu davetimi kabul etmez, ondan uzak durursan, bütün Kıbtîlerin günahı senin boynuna olsun!... diye devam eden Peygamberimizin (s.a.v.) mektubu; Kur’ân-ı kerîmin Âl-i İmrân sûresinin altmışdördüncü (64) âyet-i kerîmesi ile son buluyordu: (Resûlüm), de ki; “Ey kitab ehli (olan Hıristiyan ve Yahudiler)! Bizimle sizin aranızda müsâvi (eşid ve ortak) bir kelimeye gelin şöyle ki: ALLAHü teâlâdan başkanına tapmıyalım, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım, ALLAHü teâlâyı bırakıp da birbirimizi Rab’lar edinmiyelim” Eğer kitap ehli bu kelimeden yüz çevirirlerse, (o halde) şöyle deyin: “Şahid olun, biz gerçek müslümanlarız.” Mukavkıs, Peygamberimizin (s.a.v.) okunan bu mektubundan sonra O’nun elçisi Hatîb bin Ebî Beltea’ya (r.a.): “Hayırlı olsun, “seni kutlarım” diyerek yanına çağırdı. “Benim anlamak ve sormak istediğim bazı konular var ne dersiniz?” deyince: Hatîb bin Ebî Beltea (r.a.) “Buyurunuz konuşalım” dedi. Mukavkıs, “Senin bana mektubunu getirdiğin efendin Peygamber değil mi?” Hatîb bin Ebî Beltea (r.a.): “Evet, O, ALLAHü teâlânın kulu ve Resûlüdür” dedi. Mukavkıs, bu cevâbı alınca; “Peki O, öyle bir Peygamberse, kendi doğup büyüdüğü öz yurdundan çıkarılıp, başka bir yurda sığınma zorunda bırakılan kavmine niçin bedduâ da bulunmadı?” diye sorunca Hatîb (r.a.) O’na Şu şekilde cevap verdi: “Sen Îsâ’nın (a.s.) ALLAHü teâlânın Resûlü olduğuna inanırsın değil mi? İsa (a.s.) ALLAHü teâlânın Peygamberi olduğuna göre, Onun da kavmi, kendisini yakalayıp çarmıha asmak istedikleri zaman, ALLAHü teâlâ, O’nu bulunduğu dünyâ üzerinden gök yüzüne yükselteceğine, İsa (a.s.) kavminin yok olması için ALLAHü teâlâya bedduâ etse olmaz mıydı?” deyince: Mukavkıs, söyliyecek söz bulamadı. Bir müddet sustu... Daha sonra Peygamberimizin (s.a.v.) elçisi; Hatîb bin Ebî Beltea’ya şöyle dedi, “Çok güzel konuştun, sen işi ve emirleri hikmetli ve yanlışsız olansın, yerli yerince konuşuyorsun. Çünkü sen böyle vasıfları taşıyan birinin yanından geliyorsun!” dedi: Hatîb bin Ebî Beltea (r.a.) ile Mukavkıs’ın arasında geçen bu güzel konuşmadan sonra Mukavkıs; Peygamberimizin (s.a.v.) mektubunu alıp, fildişinden güzel bir kutu içine kendi eli ile koydu ve ağzını mühürleterek özel hizmetçisine koruması için teslim etti. Fakat Mukavkıs müslüman olmadı. Hatîb bin Ebî Beltea (r.a.), Mukavkıs’ın Peygamberimize gönderdiği mektûb, Mâriye ve Sirîn isminde iki cariye, elbise yapımında kullanılacak bir miktar Mısır kumaşı, düldül isminde bir katır v.s. gibi hediyelerle Medine’ye döndü. Hediyeler; Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından kabul edildi. Peygamberimiz (s.a.v.) bizzat Mukavkıs’tan gelen mektubu kendisi açtı ve okuttuktan sonra: “Kötü ve akılsız adam! Saltanatından vazgeçemedi. Koruduğu malı ve saltanatının hiçbirisi kendisinde kalmayacak” buyurdu. Peygamberimize (s.a.v.) Mukavkıs tarafından hediye olarak gönderilen Cariyelerden Mâriye (r.anhâ) Peygamberimizle (s.a.v.) konuştuktan sonra; onun sohbetine, güzel konuşmasına, alçak gönüllülüğüne, hayran kalıp hemen müslüman oldu. Peygamberimiz (s.a.v.) ise O’nun bu davranışından ve îmân ederek müslüman oluşundan çok memnun oldu. Mâriye’yi (r.anhâ) kendisine nikâhlıyarak diğer hanımları arasına kattı.
 
ALLAHU EKBER  
 
www.kod-dunyasi.tr.gg

Akşam Köşe Yazarları
Sitene_Ekle
.: Gazeteler :.

Hürriyet Sabah Milliyet
Star Cumhuriyet Radikal
Yeni Şafak Türkiye Gözcü
Akşam Zaman Posta
Sitene Ekle

 
Bugün 10 ziyaretçi (12 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol